Çok yoğunum! Son zamanlarda en sık duyduğumuz cümlelerden oldu. Özellikle büyükşehirlerde yaşayan insanların diline pelesenk olmuş hâlde. Buna karşın bu cümleye karşı kimse duyarlı bir davranış da sergilemiyor oldu. Öte yandan bu yoğunluk kavramı, başka bir bakış açısı da doğurdu. Yoğunsan eğer; bir şeyler var ediyor, üretiyor ve hatta önemli biri olup çıkıyorsun.
Peki ya tüm bu yoğunluk içinde sürüklenip giden insanların hissettikleri ve psikolojileri ne durumda? Sürekli yorgun, mutsuz, öfkeli ve sonunda beraberinde gelen tükenmişlik sendromu. Sağlıklı bir yaşam için buna dur diyelim.
Peki Yavaş Şehir Kavramını Duydunuz mu?
Yavaş şehirler, dünya üzerinde var olan yerlerdir ve onlarca yıldır biz bir kaosun içinde hayatımızı sürdürmeye çabalarken buralarda yaşayanlar hayatlarına yavaş ve neşeyle devam ediyorlar. Buradaki nihai hedef, stresten, kaygıdan ve cadı kazanından uzak, hayatı dolu dolu yaşayabileceğiniz dingin ve sakin bir ortamın içinde nefes alıp verebilmek.
Türkiye’nin Cittaslow Destinasyonları
Seferihisar, İzmir; Türkiye’nin ilk yavaş kasabası olma özelliğini taşıyor. Seferihisar, sakin ve sağlıklı yaşam şekli modelini benimseyen ‘Cittaslow’ anlayışının tam bir yansımasıdır.
Gökçeada, Çanakkale; burası da dünyanın ilk yavaş adası olma özelliğini taşıyor. Küreselleşmenin yarattığı homojen mekânlardan biri olmak istemeyen, yerel kimliğini ve özelliklerini koruyarak nostaljik evleri, doğal yaşamı, organik ürünleri ile herkesin görmesi gereken bir ada.
Yavaşlığın Pozitif Tarafı
Cittaslow hareketinin yaratıcılarına göre; yavaş bir tempoda yaşanmadığı sürece hayat iyi olamaz. Davranışlarımızı yeniden düşünmek, sadece yaşam tarzımızı ve rutinimizi değil, aynı zamanda üretme ve tüketme şeklimizi de değiştirmek anlamına gelir. Bu hareketin hayatınızın farklı alanlarında farklı formlarda yeniden şekillenmesine izin vermenizi öneririz!