Şehrin kalabalığından kaçıp toprakla temas etmeye ne dersiniz? Hem yaz hem de kış aylarında mangaldan, piknikten, doğadan vazgeçemeyenler ve şehrin gürültüsü, kalabalığı ve renksizliğinden bunalanlariçin şehrin en gözde, en keyifli ve en “yeşil” piknik mekânlarını derledik.
Belgrad Ormanı
İstanbulluların en çok tercih ettiği piknik mekânı olan Belgrad Ormanı, yeşilin tonları arasında uçsuz bucaksız bir kaçış rotası sunuyor. Yürüyüş yapıp pikniğinizi yapabileceğiniz ormanda ister yerde isterseniz de masalarda pikniğinizi yapabilirsiniz.
Aydos Ormanları
Şehirden çok uzaklaşmadan yeşilin içine adım atabilmek büyük şans. Peki, bunun yanına bir de göl manzarası eklersek? Bu eşsiz hayal, Aydos Ormanları’nda gerçeğe dönüşüyor. Huzuruher bir hücrenizde hissedeceğiniz yemyeşil ormanda yürüyüş yapıp göldeki bisikletlerle stres attığınızdahaftanın yorgunluğu çok uzak bir hatıra olarak zihninizden uzaklaşıp silinecek.
Polonezköy Tabiat Parkı
Pikniğin en gözde adreslerinden biri de Polonezköy. Yalnızca piknik değil, aynı zamanda koşu ve yürüyüş parkurunun da yer aldığıPolonezköy, yeşil bir hafta sonu için İstanbul’un en gözde kaçış noktaları arasında yer alıyor.
Büyükada Mesire Alanı Dilburnu
Yalnızca ada vapuruna binip yol almak bile başlı başına bir keyif. Bir de doğayla iç içe, sakin ve huzurlu bir piknik eklendiğinde o günün ayın en güzel günü hâline dönüşmesi işten bile değil. Güzel bir vapur yolculuğundan sonra rotanızı Dilburnu Mesire Alanı’na çevirdiğinizde sizi bekleyen çam ağaçlarıve denize karşı piknik yapmanın ayrıcalığını hayal edip adımlarınızı hızlandırabilirsiniz.
Yeşili ve mavisiyle ülkenin nazar boncuğu Artvin’e adım attığınız ilk andan itibaren şehrin dört bir yanındaki güzellikler, yeşilin binbir tonu ve göz alıcı zirveler tüm ihtişamıyla sizleri selamlıyor olacak.
Yöre insanının sıcak kanlılığı, enerjisi ve doğaya gösterdiklerideğer karşısında etkileneceğiniz bu seyahatte sizi birbirinden özel birçok güzellik bekliyor. Bu yazımızda doğanın en güzel hâli Artvin’de görülmeye değer noktaları sizler için derledik.
Şavşat Karagöl
Bir masal dünyasını andıran büyüleyici güzelliğiyleŞavşat Gölü, bölgenin en önemli turistik değerlerinden. Kamp yapma ve konaklama imkanınızın da olduğu bölge,doğanın 24 saat farklı bir güzelliğine tanıklık edeceğiniz zenginlikte.
Arsiyan Yaylası ve Yüzen Adalar
Yüzen Göl, Kalp Gölü, Boğa Gölü, Kız Gölü, Çimli Göl, Peri Gölü ve Dana Gölü olmak üzere 7 adet irili ufaklı gölün bulunduğu yayla aynı zamanda Yüzen Adalar’a ev sahipliği yapıyor. Bu sıra dışı doğal güzelliğe yakından tanıklık etmek bile Artvin’i ziyaret etmek için başlı başına yeterli bir neden.
Beyazsu Yaylası
Ülkenin en keyifli ve bir o kadar da zorlayıcı trekking rotalarından birine ev sahipliği yapan Beyazsu Yaylası, hem yaz hem de kış aylarında ziyaret etmeye uygun bir lokasyon.
Borçka ilçesinde, Karçal Dağı’nın eteğindeki yaylada bulunan pansiyonlarsa doğayla iç içe bir konaklama deneyimi için oldukça ideal.
Papart Yaylası
Ünlü ressam Bob Ross’un tuvalinde can bulan bir fantastik dünyayı andırıyor Papart Yaylası. Yüzlerce çeşitten oluşan zengin bitki örtüsü ve rengârenk, cıvıl cıvıl kuşlarıyla, bir tablo kadar göze ziyafet niteliğindeki Papart Yaylası, ziyaretçilerine unutulmaz güzellikte bir deneyim vadediyor.
Çoruh Nehri
Artvin’in en büyük akarsuyu olması dışında Karadeniz’in en doğu noktasında bulunan bir nehir Çoruh. Gürcistan’da sınırlarında doğan nehir, Bayburt’tan da geçerek Artvin’i ziyaret ediyor. Manzarasının yanı sıra coşkulu akıntısıyla da dikkat çeken nehir, rafting, nehir kayağı ve kano gibi su sporlarına meraklı binlerce insanı her yıl ağırlıyor.
Eskişehir her devrin popüler ve sevilen destinasyonlarından biri. Dünyanın en güvenli şehirlerden biri olarak anılan Eskişehir, aynı zamanda ülkemizin “öğrenci başkenti” olma özelliği taşıyor.
Birçok medeniyetin büyük izler bıraktığı Eskişehir, geçmişi Frigler’e kadar uzanan son derece köklü bir yerleşim yeri. Roma, Selçuklu, Büyük İskender ve Osmanlı’nın izlerini sürebileceğiniz şehir, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik muharebe noktalarından birine de ev sahipliği yapıyor. Tarihin, kültürün ve sanatın iç içe geçtiği bu güzel şehri gelin yakından inceleyelim.
Balmumu Müzesi
2013 senesinde Türkiye’nin ilk balmumu müzesi olarakhayata geçen müze, Odunpazarı’nda bulunuyor. Birçok yerli ve yabancı ünlünün balmumu heykelinin sergilendiği müzede, özellikle Atatürk ve ailesinin balmumundan yapılmış heykelleri oldukça ilgi çekiyor. Müzenin bazı odalarında fotoğraf çekmek yasak. Bu nedenle birçok güzelliğini yerinde görmeniz gerekiyor.
Odunpazarı
Şehrin eski yerleşim yerlerinden olan Odunpazarı, konak ve müzelerin de bulunduğu bir alanı kapsıyor. UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde yer alan Kurşunlu Cami ve Külliyesi de yine bu semtte yer alıyor.
Sazova Parkı
Odunpazarı’nda bulunan park, başta çocuklu aileler olmak üzere hemen herkesin çokça rağbet ettiği önemli bir güzellik. Disneyland’dan esintilerin olduğu park, büyük bir arazinin üzerinde yer alıyor.
Adalar Bölgesi
Porsuk çayının etrafına toplanmış birçok kafe ve restaurantın bulunduğu bölge, gençlerin en fazla tercih ettiği yerlerin başında geliyor. Porsuk çayında gondol veya tekne turu, bölgenin turistik vaatleri arasında yer alıyor.
Frig Vadisi
Bundan tam 3000 yıl önce Frigya medeniyetinin izlerini sürebileceğiniz Frig Vadisi, dünya kültür mirasları arasında önemli bir yere sahip. Doğanın ve tarihin büyüleyici güzelliğine tanıklık edeceğiniz vadi, Eskişehir – Kütahya – Afyon arasında yer alıyor. Araç ile gezi yapabileceğiniz gibi burada kamp kurup atlı turlara ve 400 kilometreye kadar uzanan trekking yolunda yürüyüşe katılma imkânınız bulunuyor.
Ne yenir?
Çibörek, Eskişehir’in en güzel lezzetlerinin başında geliyor. Ek olarak Balaban köfte ve Tatar böreği de yine şehrin en sevilen lezzetler arasında yer alıyor. Yufkalı büryan ve kuzu sorpa da adı Eskişehir’le özdeşleşen ve mutlaka denemeniz gereken yerel lezzetlerden bazıları.
İstanbul’a, Bursa’ya ve Ankara’ya neredeyse eşit mesafede olan bir şehir Bilecik. Adı bilinen ancak barındırdığı güzellikler konusunda neredeyse hepimizin bir parça “cahil” kaldığı saklı bir cevher aynı zamanda. Marmara Bölgesi’nin güneyinde, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi üç büyük imparatorluğun kesişim noktası olan Bilecik, doğal güzellikleri, mutfağı ve barındırdığı zengin kültürel mirasıyla hafta sonu ziyaret etmek için son derece ideal bir şehir.
Biraz sakinlik, biraz kültür, biraz da lezzet diyerek yola çıkmak üzere bu şirin kentimizin güzelliklerini sizler için sıraladık.
Harmankaya Kanyonu Tabiat Parkı
Yenipazar ile İnhisar arasında bulunan bu güzel kanyon, 2013 yılından itibaren tabiat parkı kategorisinde yer alıyor. Yaklaşık 3 kilometrelik alana yayılan tabiat parkının bazı noktalarında deniz seviyesinden yükseklik 500-600 metrelere kadar çıkıyor. Zengin canlı çeşitliliğinin olduğu parkta birbirinden güzel fotoğraflar yakalayabilirsiniz.
Adres: 11780 Karahasanlar, Yenipazar, Bilecik
Bozcaarmut Göleti
Yalnızca bölgenin değil, ülkemizin de bakir kalmış ender güzelliklerinden biri BozcaarmutGöleti. Tertemiz havası, göl manzarası ve muhteşem doğasıyla insanı mest eden gölet, yaprak dökümü zamanında gölün üstünde biriken yapraklarla bir kartpostal karesini andıran güzellikler sunuyor. Kamp yapmak isteyenlerin de uğrak noktası olan yere her mevsim rahatça gidebilirsiniz.
Adres: Pazaryeri İlçesi, Bozcaarmut Köyü, Bilecik
Metristepe Zafer Anıtı
Bilecik’in Metristepe Köyü’ndeki bu anıt, İnönü Savaşları’nın zafer noktası olarak biliniyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz.” diyerek işaret ettiği yer olan Metristepe’de, yakın tarihimize ışık tutan bir açık hava müzesi yer alıyor.
Adres: 11300 Metristepe, Bozüyük, Bilecik
Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi
Osmanlı İmparatorluğu’nun küçük bir beylik olarak doğduğu ilk nokta olan Söğüt’te bulunan müze, Bilecik ilinin en çok ziyaret edilen noktaları arasında yer alıyor. Geleneksel Türk mimarisinesahip bina ahşap işçiliğinin en incelikli örneklerine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Bizans ve Osmanlı dönemine ait birçok değerli buluntu, yine bu müzede ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor
Bıldırcın Kebabı
Bilecik’in en meşhur yemeklerinden biri olan Bıldırcın Kebabı, yalnızca Bilecik’te deneyimleyebileceğiniz eşsiz bir gastronomik değer. Tütsülenmiş bıldırcınların sarımsak, karabiber ve tuzla çeşnilendirerek servise hazır hâle getirildiği bu sıra dışı lezzet, adı Bilecik’le özdeşleşmiş en önemli yerel yemek olarak dikkat çekiyor.
Pandemi sonrası tekrar tribünlere kavuşmamızla birlikte İstanbul’da da bir süredir ara verilen güzel bir deneyim yeniden hayat bulmaya başladı: Maç günü ritüelleri.
Herkesin gönülden bağlı olduğu, onunla üzülüp onunla mutlu olduğu bir takım vardır. Sınıf ve ekonomik durum gözetmeksizin herkesi bir çatı altında toplayan futbol, ülkemizdeki açık ara en popüler spor dalı olarak biliniyor.
Kendinizi, bağlı olduğunuz takımınızın gün içinde bazen tribün bestelerini mırıldanırken bulursunuz. İçiniz kıpır kıpır eder. Hele ki maç gününün sabahına uyanıp maça gitme hayalini kurduğunuz andan itibaren tamamen tribün moduna girersiniz. Hatta iki elinizi yana açıp takımınızın bestesini evden çıkmadan mırıldanırsınız.
İstanbul’da üç büyüklerin yanı sıra birçok semt kulübü de yer alıyor. Hâl böyle olunca, dolu dolu bir maç günü yaşamak da şehrin kendine has deneyimlerinden biri hâline geliyor. İstanbullular bu deneyime hakim ancak üç büyük kulübü ziyaret eden onlarca Anadolu kulübü ve bu kulüplerin taraftarları için şehir kocaman bir bilinmezlik demek. Şehri bilenleri bir tarafa bırakarakşehrin misafirlerine özel olarak İstanbul’da maç günü neler yapılır, ne yenir, ne içilir dosyası hazırlama gereği duyduk.
Güne geceden başlanır
Maça yalnız gitmek olmaz. Sıkı bir taraftar için arkadaş ortamıyla birlikte bir araç kiralayıp maça kadar beraber vakit geçirip statta omuz omuza şarkılar söylemek kadar zevkli çok az şey vardır. Maçtan bir akşam önce güzel bir kahvaltı mekânı bulunur ve rezervasyon yaptırılır. Önceden rezerve edilen yere sabah formalarınızı giyip gidebilir ve maç öncesi ilk 11 tercihlerinden genel takım şablonuna kadar çay eşliğinde keyifli bir sohbetin tadına varabilirsiniz.
Biraz alışveriş, biraz marş
Kahvaltı bitti ancak maça daha çok var. Sıra elde içecekler dudaklarda marşlarla, takımınızın semtinde sokaklarda dolaşma zamanı. Ardından mutlaka bir kulüp mağazası ziyareti, peşindense taraftarların buluşma noktalarından birine doğru besteler eşliğinde yürüyüş. Beşiktaş kartal heykeli, Kadıköy Yoğurtçu Parkı, Beyoğlu Nevizade üç büyük kulüp taraftarının en popüler maç öncesi mekânlarıdır.
Stat menüsü
Stadın etrafına yaklaştıkça burnunuza çok güzel kokular gelecek. Belki de en keyifli maç önü aktivitelerinden biridir köfte ekmek yemek! O köftenin tadını başka bir yerde bulmak çok mümkün değil. Köfteciye komşu kokoreç, sucuk-ekmek, tavuk-pilav da yine “stat restoranın” menüsünün vazgeçilmezleridir.
Kitap kafeler, kitap ve kahvenin ortak buluşma noktaları olarak dikkat çekiyor. Kendinizi dinleyebileceğiniz, huzurlu, kendine has bir atmosfere sahip kitap kafeler, sayıları azalsa da müdavimlerini her zaman ağırlamaya devam ediyor.
Daha önce kitap kafelere uğramadıysanız yazımızda yer alan kafelerden herhangi birine uğramanızı öneririz. Büyük ihtimalle tekrar gidip o atmosferi yaşamak isteyeceksiniz. İstanbul’da gidebileceğiniz en güzel kitap kafeleri sizler için derledik.
Fil Books
İstanbul’un en güzel semtlerinden biri olan Karaköy’de yer alan Fil Books, Cemre Yeşil ve Faik Yeşil’in mimari eseridir. Taze demlenmiş kahve eşliğinde kitap okumanın tadına varacağınız mekânın üst katı, tam olarak sosyal medyaya fotoğraf koymalık bir yer. İki salıncağın bulunduğu katta nostaljik eşyalar da bulunmaktadır.
Birçok yerde şubesi olan MOC, yeni nesil kahvecilerin başında gelmektedir. MOC Nişantaşı’nda yer alan şubesi ise kitapseverlerin tercih ettiği yerlerden biridir. Bir duvarı komple kütüphane olarak tasarlanan mekân iki katlıdır. İlk katı biraz kalabalık olsa da üst katı kitap okuyanlar için daha uygun olacaktır.
Hafif caz müziği, buram buram kokan kahvesi ile sizleri selamlayan Kadıköy’ün sevilen kitap kafesi Sancho Panza, adını Don Kişot romanının kahramanından almıştır. İlk katı normal bir kafe görünümünde olsa da üst katında büyük bir kütüphane sizleri karşılıyor olacak. Kitap, kahve ve cheesecake ile güzel bir üçgen oluşturup gününüzü güzelleştirebilirsiniz.
Başta Anadolu yakasında oturanlar olmak üzere çoğu kitap tutkununun favori mekânıdır. İstanbul’un en şirin ve mimarisi en renkli semtlerinden biri olan Kuzguncuk’ta bulunan Nail Kitabevi & kafe, geniş ve ferah yapısıyla dikkat çekmektedir. Sokağın tam başında bulunan ve dış cephesinin güzelliği ile hemen dikkatinizi çeken kafede, sessizliğin huzurunu kitap okuyarak çıkarabilirsiniz.
Minoa Cafe & Bookstore İstanbul’da yaşayan bibliyofillerin en sevdiği mekân demiş olsak abartmış olmayız. Avizesinin kitapla kaplı olduğu bir mekândan bahsediyoruz. Hem kitapları hem de mutfak lezzetiyle sizi sizden alacak kitap kafenin mutlaka müdavimi olacaksınız. Sessiz bir ortamda atmosferin getirdiği huzurla beraber kitabınızı yudumlayıp çayınızı ya da kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Ülkemizin başkenti, Anıtkabir’e ev sahipliği yapan güzel Ankara… Kimine göre gri bir şehir, kimine göre denizden uzak soğuk bir yer; ancak bir kez havasını teneffüs edenikendine aşık eden büyülü bir tarafı olduğu da Ankara tutkunları tarafından sıkça dillendirilir. Biz bu tartışmaları bir tarafa bırakıpbaşkentimiz Ankara’nın tartışmaya kapalı güzelliklerinden bahsetmek istiyoruz.
Geleneklerine sahip çıkan başkentimiz, yeme – içme konusunda da yöresine has damak zevkleri sunan restoranlara sahip. “Angara’ya geldiysen mutlaka denemelisin gardaş” listesini hazırlarken, tabii ki Ankaralılara epey sorup soruşturduk.Tüm bunları araştırırken bir şey daha fark ettik:Ankara insanının sıcakkanlılığı! “Buraya geldiğinde mutlaka haber ver, yemek ısmarlayayım” davetlerinin neşesi eşliğinde hazırladığımız Ankara’ya gidip de uğramadan dönmemeniz gereken lezzet rotaları sizlerle.
Aspava
Öyle bir marka ki artık bir lezzetle özdeşleşmiş, başka restoranların menülerinde kendine yer edinmiş. Böylesi bir klasikten bahsetmeden Ankara yazısı hazırlamak tabii ki olmazdı. Yemeklerine değinmeden önce ismine değinmekte fayda var. Sıradan bir isim olarak gelse de anlamı çok hoş. “Allah, sıhhat, para, afiyet, versin, amin” cümlesinin baş harflerinden oluşan mekân, Ankara’nın en ikonik noktalarının başında gelmektedir. 24 saat açık olan Aspava’ya giderseniz mutlaka Ankara dönerini tatmalısınız. Yufka ile dürüm yapılan dönere eklenen özel sosu ve bol ikramlarıyla sıra dışı bir gastronomi deneyimi sunan Aspava, Ankara’da ilk durak olmaya aday.
Üstünel Köftecisi’nde sizi bekleyen ilk şok, masanıza gelenve bir pazar tezgahını dolduracak bolluktakisalata olacaktır. Sadece ikramlarla bile fazlasıyla doymanın mümkün olduğu Üstünel’de iştahsız kalabilmek neredeyse imkânsız. Üstünel’in assolisti köfte, ekmek arasında servis ediliyor ve asla bir porsiyonla bırakamayacağınız kadar üst düzey bir lezzet barındırıyor. Sanayinin içinde yer alan bu lezzet Ankara seyahatinizden geriye kalacak en unutulmaz anılar arasında yer alacak.
Ankara dönerinin en iddialı adreslerinden biri de Cici Piknik. Ankara’nın da en eski mekânlarından biri olan Cici Piknik, orijinal ve sadece etten yapılan Ankara döneri konusundaşehrin en iyilerinden. Küçük bir mekân olan Cici Piknik’e erken gitmekte fayda var. Cici ile ilgili son sözümüz: Mutlaka denenmeli!
Sade bir dekorasyon, iddiasız, gösterişsiz bir dünya. Ancak lezzeti dillere destan. İlk görüşte aşık olmazsınız belki ama ilk lokmada unutulmazlarınız arasına girecek bir mekân Ye-An. Eskilerin “ismiyle müsemma”dediği yerlerden “Ye-An”, yemeğinizi yedikten sonra çevrenize önereceğiniz bir mekân. Kayseri usulü pidenin hakkını veren işletme, İskitler’de misafirlerini ağırlıyor.
Bildiğin Kare Tostlar, Bilmediğin Tostlar, Tostuma Sağlık, Bildiğin Uzun Tostlar, Tadı Damağımda Kalsın, Sanayi Tostu, Esnaf Tostu, Bakkal Tostu gibi 30’a yakın tost çeşidi ile geniş bir tost seçeneği olan mekân, bir tost ile tıka basa nasıl doyulabileceğini gösteriyor. 4 şubesi olan mekânın adreslerine aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Bir sokaktan ya da bir caddeden geçerken güzergâhta bulunan pasaja uğramak ne kadar da büyük bir keyiftir. Pasajın kapısından girdikten sonra tamamen başka bir dünyaya geçtiğinizi hissedebileceğiniz hatta zaman makinesinde geriye doğru gidip o havayı soluduğunuzu ve alışveriş yaptığınızı hayal edebileceğiniz yerlerdir pasajlar.
İstanbul gibi tarihi bir şehirde bu tarz tarih kokan yerler yeniden revaçta. Malumunuz, insanlar artık her yerde kolayca ulaşabildiği AVM’lerin yanı sıra daha değişik mekân arayışları içine girdiler. Pasajlar da bunun için adeta biçilmiş kaftan. Yalnızca alışveriş yapmak için değil, aynı zamanda fotoğraflamak için de çok uygun yerlerdir. Sosyal medyada çektikleri fotoğrafları paylaşmak için bile giden birçok insan var.
İstanbul’da yer alan çoğu pasaj Taksim ve civarında yer almaktadır. Tarihi dokunun yüksek olduğu semtte, zengin pasaj çeşitliliği o lokasyonu daha da zenginleştirmektedir. Arabalarımızı çalıştıralım, kemerlerimizi bağlayalım ve yakından inceleyelim İstanbul’un pasajlarını.
Atlas Pasajı
Sultan Abdulaziz’in yakın dostu, saray sarrafı AgopKöçeyan’ın mülk sahibi olduğu ve ilk olarak kışlık bina olarak inşa edilen yer 1877 yılında açıldı. Mekân, 1930’lu yıllarda ise eğlence ve alışveriş için kullanılan bir pasaj olmuştur. 19. yüzyılda konut, 20. yüzyılda eğlence yeri olarak kullanılan pasajda Osmanlı mimarisine rastlayabilirsiniz. Atlas pasajı günümüzde, sinema ve tiyatro salonun olduğu, hediyelik eşya ve tekstil ürünlerinin satıldığı bir pasaj olarak Taksim’de misafirlerini ağırlamaktadır.
Adres: Atlas Pasajı İstiklal Caddesi 131, Beyoğlu
Bahariye Kafkas Pasajı
Gerçek bir sahaf cenneti. Ne ararsanız burada bulabilirsiniz. Çizgi roman, dergi, plak, sanat, edebiyat, eskiye dair ne varsa Bahariye Kafkas Pasajı’nda hiç ummadığınız anda karşınıza çıkabilir. Moda sinemasını da içinde barındıran pasaj, halk arasında Moda Sinema Binası olarak da adlandırılmaktadır. Atmosferi o kadar güzeldir ki içine girdiğiniz andan itibaren orada bulunan her şeyi satın almak isteyebilirsiniz. Keşke böyle bir şey mümkün olabilseydi!
Adres: Bahariye Caddesi 37, Kadıköy
Aznavur Pasajı
1900’lü yılların ilk dönemlerinde yapısı tamamlanan pasaj, takı ve aksesuar seven insanların en çok tercih ettiği pasajlardan biri. İstiklal Caddesi’nin en işlek pasajlarından olan Aznavur Pasajı, çeşit çeşit retro ürünleriyle de genç kuşağın ilgisini çekmektedir. İncik boncuk meraklılarının da müdavimi olduğu pasajın üst katında dinlenmek için bir çay bahçesi de bulunmaktadır.
Adres: İstiklal Caddesi 108, Beyoğlu
Suriye Pasajı
Suriye Pasajı, ilklerin pasajı olarak da bilinmektedir. Ülkedeki ilk sinema bu pasajda “Santral Sineması” olarak kurulmuştur. Ülkedeki ilk çift asansör sistemi yine Suriye Pasajı’nda kullanılmıştır. Yıllara meydan okuyan pasajda bazı kürkçü dükkânlarına, vintage mağazalara uğrayabilirsiniz. Geçmiş zamanın modasını merak ediyorsanız ayakkabıdan kostümlere kadar birçok ürünü bu pasajda bulabilirsiniz.
Adres: İstiklal Caddesi 348, Beyoğlu
Aynalı Pasajı
Galatasaray ile Balık Pazarı arasında kalan pasaj, 1861 yılında tiyatro salonu olarak açılmıştı. 1870’deki büyük Beyoğlu yangınında küle dönen bina yangınından sonra pasaj olarak inşa edilmeye başlandı. Zemini mermer ile kaplı pasajın bazı noktalarında heykeller yer almaktadır. Adını ise dükkânların arasına konulan aynalardan alan pasajda 22 dükkân bulunmaktadır. Kuyumcuları ve antika eşya satıcılarının yer aldığı pasaj, İstiklal Caddesi’nin en çok ziyaret edilen mekânları arasında yer almaktadır.
Medeniyetler şehri Hatay’da günübirlik lezzet rotası oluşturmak; çocukluğumuzun kâbusu“Hangimizi daha çok seviyorsun?” sorusuna cevap vermekten bile zor olabilir.
Bırakın lüks mekânları, en köşede kalmış mekânlarda ve hatta her hanede, en az bir unutulmaz gastronomik deneyim yer alıyor. Yemek yemenin en zevkli hâli Hatay’da, zor da olsa sizler için bir liste oluşturmaya çalıştık. Mekân önerilerine geçmeden önce uyarmalıyız; “Bu listede neden bu mekân yok?” demeyin çünkü Hatay, “en’ler” listesi yapılmaya kalkıldığında listenin sonunu getiremeyeceğiniz şehirlerden. O yüzden ‘’Bir günbeş lezzet!’’ dedik, kendi seçkimizi hazırladık.
Siz yine de önerilerinizi bizlerle paylaşmaktan çekinmeyin; yeni dosyalarda, sizlerin önerilerine de yer vereceğimizi belirtmek isteriz.
Humusçu İbrahim Usta
Mezelerin başkenti demiş olsak abartmış olmayız. Özellikle humustan bir çatal alanlar daha çatal ağızlarındayken gözlerini açmaya başlıyor bile. Tarator, ezme, haydari, patlıcan salatası ve daha birçok meze, Humusçu İbrahim Usta’nın mutfağından masanıza geliyor. Eski bir esnaf lokantası gibi görünen mekânın havası da sıcak bir ortam oluşturuyor.
Eski bir konakta hizmet veren işletme, adını da buradan almaktadır. Otantik bir ortamın sizi karşılayacağı mekânda avlunun çekiciliği gözlerinizi kamaştıracak. Hatay’a misafir olarak gidenlerin mutlaka götürüldüğü yerlerden biridir Konak Restaurant. Et yemekleri, güveçte Hatay usulü peynir, çiğ köfte, falafel ve humus ile midenizin bayram edeceğini söyleyebiliriz. Ayrıca künefelerinden de denemeyi unutmayınız.
Senelerdir lezzetinden ödün vermeden Hatay’ın künefesini bir marka hâline getiren yer. Közde odun ateşiyle pişirilen künefe, içi bol peynirli ve bol fıstıklı şekilde servis edilmektedir. Közde piştiği için ayrı bir lezzeti olan künefeyi yiyenler tekrar tekrar ÇınaraltıKünefe’nin misafiri oluyorlar.
Eski bir papazın konağından bozulma, içeri girdiğiniz an avlusuyla büyüleneceğiniz bir mekân Avlu Restaurant. Şirin ve sıcakkanlı personeli başta olmak üzere masanıza gelen her yemeğin, her mezenin tadı damaklarda iz bırakıyor. Giden herkesin ilgi alakadan çok memnun kaldığını belirtmemizde fayda var. Rezervasyonunuzu önceden ayarlarsanız iyi olacaktır, oraya kadar gidip dışarıda kalmak sizi üzebilir.
Kendine has bir mimarisi olan, ambiyansı ile ilgi çeken Affan Kahvesi yıllardır misafirlerini ağırlamaktadır. Tarihe meydan okuyan sandalyelerin bile atmosferi zenginleştirdiği mekânda; gül şurubu ile yapılan Haytalı tatlısı, muhallebileri, el yapımı dondurmaları ile tatlıya doyacaksınız. Sunumda kullanılan döküm kaşıkları ise çok beğeneceksiniz.
Yalnızca 167 kilometrekarelik alanda kurulmuş olan Yalova, bu kadar küçük yere çok fazla güzelliğin sığdığı yer olarak dikkat çeken ve ülkemizin en şirin illerinden biri. Hititlerden Osmanlı’ya kadar uzanan medeniyetler geçidinin önemli bir durağı olan ve İstanbul’a yalnızca birkaç saat uzaklıkta yer alan Yalova, yaylalarından termal kaplıcalarına, şelalelerinden müzesine, hem doğal hem de kültürel anlamda dolu dolu bir şehir.
Yalova’ya İstanbul dışından ya da uzak bir şehirden gelmeyi planlıyorsanız çevre illerdeki havalimanlarını kullanıp havalimanından bir araç kiralayarak kolayca ulaşabilirsiniz. Biz bu yazımızda, İstanbul’dan yola çıkıp bu güzel şehri keşfediyoruz. İstanbul – Yalova arasının ortalama 2 saat sürdüğünü ve bu güzelliklerin her birininaslında çok yakınımızda olduğunu hatırlatarak ‘’Yalova’da bir gün!’’ dosyamıza başlıyoruz.
Yolculuk
Sabah İstanbul’dan yola çıktığınızda Samandıra’ya kadar ufak bir trafik sizi bekliyorolacak ancak özellikle Pazar günleri bu yol neredeyse tamamen boş oluyor. Gebze çıkışına doğru yaklaşırken bir yerde mola verip kahvaltı yapmak isterseniz harika manzarası ve doğasıyla hayran olacağınız Keyifli Vadi’yi tercih edebilirsiniz.
İlk durak: Yaylalar
Kahvaltının ardından Osmangazi Köprüsü’nden geçerek Yalova’ya doğru yola devam edebilirsiniz. Önce bir yaylaya doğru rota oluşturalım. Ne dersiniz? Delmece Yaylası’nın güzelliklerini mutlaka görmelisiniz. Klasik yayla yollarından ziyade, gidiş yolunun asfalt olması zorluk yaşamadan ulaşmanızı sağlayacaktır. Yaylaya vardıktan sonra temiz hava ve manzaranın sarhoşu olacağınızı tahmin eder gibiyiz. Toprak yolun devamında şelale ile karşılaşacağınız yaylada içilebilir su kaynağı da bulunmaktadır. Buraya gelmişken krater gölü olan Dipsiz Gölü de mutlaka görmelisiniz.
Şifalı sular
Yalova’ya gidip termal kaplıcaları ziyaret etmemek olmaz. Birçok yerli yabancı turistin uğrak noktası olan Termal ilçesi romatizma, deri hastalıkları, eklem ağrıları ve daha birçok hastalığa iyi gelen kaplıcalarıyla ülkenin en önemli sağlık turizmi noktaları arasında yer alıyor.
Ata’nın izinde
Atatürk’ün en çok sevdiği ve ziyaret ettiği yerlerden olan Yalova’nın, kaplıcalardan ve doğasının güzelliğinden etkilendiğini çok kez dile getirmiştir. Atatürk’ün bu şehirde 3 evi bulunmaktadır. 1929 yılında özel olarak inşa ettirdiği köşkün adı ise Yürüyen Köşk’tür. Çatıya zarar verdiği için çok sevdiği ağacın budandığını görünce buna itiraz eder ve temelden köşkü kaldırıp tramvay rayı ile taşıtılması emrini vermiştir.
Gününüzü Yalova Sahili’nde kısa bir yürüyüş ile bitirip sahil şeridinde yer alan kafelerin birinde yorgunluk kahvesi ile bu güzel turu tamamlayabilirsiniz.
